Bir toplum nasıl ilaç manyağı yapılır?

Oysa bugün çevremizdeki insanlar arasında ‘hiç hastalanmayana’ veya ‘hiç doktora gitmeyene’ rastlamak zor. Hadis-i şerifte olduğu üzere sağlıklı bir tüketim, sağlıklı bir yaşam için artık tüm hekimlerin önerisidir. Müslümanlar, Tanzimat’tan sonra Avrupa tarzı yeme içmeye başlayana kadar, bu öneriye genellikle sadıktılar. Ancak, artık bundan söz edemez hâle geldik. Ademî referansları terk edip, şeytanî referansları esas alınca, hem ‘yiyiniz, içiniz ancak israf etmeyiniz’ emrinden uzaklaşıp israf ekonomisini canlandırdık, hem de sağlığımızdan olduk.
ilac doz
Ezici çoğunluğu sözde Müslüman olan Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 17 ülkede yürütülen ‘PURE’ çalışmasında, Türkiye’de 35-70 yaş aralığında diyabet/şeker hastası oranı yüzde 14,7 olarak tespit edilmiş. Bunun yanı sıra, gizli şekeri olanların oranı ise yüzde 9,6. Yapılan çalışmaya göre, 35 yaş üstü 4 kişiden birinin kan şekeri değerleri normal sınırında değil. Her 4 diyabetliden 3’ü kan şekerini kontrol edemiyor.141 Her yüz kişiden 25’inin şeker hastası olduğu Türkiye’de, yaşam kalitesini tümüyle ortadan kaldıran, hatta ölümcül olan bu hastalıkla ilgili hiçbir ciddi adımın atılmadığı görülüyor. Aksine devlet, şeker üretim ve tüketimini destekleyerek diyabet hastalığını âdeta teşvik ediyor.
Dünyada çoğu yasak olmasına rağmen Türkiye’de tüm tatlandırıcıların serbest olarak kullanılması ve kullanım düzeyi hakkında da hiçbir denetimin yapılmıyor olması nedeniyle devlet eliyle şeker hastalığının teşvik edildiğini söylemek haksızlık olmayacaktır. Metabolik Sendrom Derneğinin tespitlerine göre; Türkiye’de 35-70 yaş arasındaki nüfusun yüzde 52’si obez ve yüzde 34’ünün kilo fazlalığı var. Kilosu normal değerlerde olanların oranı ise yüzde 13,6’larda kalıyor. Günümüzde en çok görülen hastalıklardan biri kalp rahatsızlıklarıdır. Meselâ ‘kolesterol sorunu’ nedeniyle kullanılan ünlü GDO’culardan olan Pfizer firmasına ait ‘Lipitor’ adlı ilaç, ilaç endüstrisinin en kazançlı ilacıdır.
Dünyada her gün ortalama 24 milyon dolarlık, yılda ise yaklaşık 9 milyar dolarlık Lipitor satılmaktadır. Türkiye ilaç tüketiminde, dünyanın en önde gelen ülkelerindendir. Türkiye’de 2005 yılında, ilaç fiyatlarında ortalama yüzde 17’lik bir indirime gidilmesine rağmen, devletin ilaç harcamasında on yılda 6 kattan fazla bir artış gözlenmektedir. Bu harcama rakamlarına; tıbbi malzeme, hasta tarafından ödenen katılım payları ve hastaların kendi paralarıyla satın aldıkları ilaçların ederi dâhil değildir. Bu harcamalar da eklendiğinde, Türkiye’nin 2009 yılında ilaca ödediği para 15 milyar doları aşmaktadır.
Türkiye’nin son on yılda sağlık harcaması 3,5 kat, ilaç harcaması ise 6,1 kat artmıştır. Bu rakam bile, ilaç üreticilerini tatmin etmemektedir. Meselâ, bir ilaç üreticisi, “Türkiye’de kişi başı ilaç harcaması ne kadardır?” sorusuna, “İlaç pazarına baktığımızda ortalama kişi başına ilaç harcaması 130 dolar civarındadır. 130 dolarlık pazar oldukça düşük görünmektedir. Bunun yukarı çekilmesi elzemdir” cevabını veriyor. Toplumun ilaç maymununa döndürülmüş bu hâli, ilaç üreticilerini tatmin etmekten bir hayli uzak görünüyor.
Anti Kanser kitabındaki bilgiler gıda endüstrisinin de ilaçtan farklı düşünmediğini gösteriyor: “Doktorlar da hastalar gibi, iki güçlü endüstri arasında sıkışıp kalmış dürümdalar. Bir yanda ilaç endüstrisi var. Onun doğal mantığı, hastaları kendi sorumluluklarını üstlenmeye teşvik etmektense, ilaca dayalı kolay çözümler önermekten oluşuyor. Öte yanda gıda endüstrisi var. Fazlasıyla açık tavsiyelerin, yiyeceklerle hastalıklar arasındaki bağlantılara yayılmasını engelleyerek, kendi çıkarlarını kıskançlıkla koruyor. Ortak yönleri ise, hiçbir şeyin değişmemesini arzu etmeleri. Yazı kaynağına buradan ulaşabilirsiniz.

Cevap Gönder

E-posta adresiniz yorumunuzda yayınlanmayacaktır.